Ben Razıyım, Allah'ım Sen De Razı Ol

Hakkı batılla giydirmeyin ve bile bile onu örtmeyin. Kitapla emrediyorsunuz insanlara da, nefsinizi unutuyor musunuz? Namaz ve sabırla sığının; bu, Rablerine döneceklerini, kavuşacaklarını düşünerek huşu bulanlardan başkasına büyük gelir, ağır gelir.

“Mecbur Mütehacirîn”

‘Önce Vatan’ vasiyetinin vefakârlarından, hayat mektebinin hocalarındandır onlar. Rençberlik meşgalesinden koparılıp şeherde yeni yeni meslekler ve yeni yeni maişet medarları kurmaya itilenler onlar. Şehere vardıklarında ‘boyaları boyalarına uyanları’ aradılar ilkin. Ve Moskof, Bulgar, Yunan gavurunun kıyımından arta kalan mütehacir şeherliyi buldular. Gurbet ehli gurbet ehlini nerede görse tanır, bulur. Çünkü kalpten kalbe giden yollarıyla bağlanır hemencik.

Müverrih Tokadî İbrahim’in ibaresiyle koyun gibidir onlar. Her halleri mübahtır, menduptur mısmıldır onların. Koyun gibidirler, çünkü Türk’türler. Kurban edilir mübarek (hayvan) canlıdırlar zira. İstiklal kurbanıdırlar. Milletin istikbaline kurbandırlar.

Önce Balkan ve Cihan Harbi ve İstiklal Harbi neticesinde ‘göçe mecbur olanlar’ ve sonra da 1950’lerin sanayileşme tezgahları neticesinde ‘göçe mecbur edilenler’den bahsediyorum. Fırsat Muhacirânı, Mecbur Mütehacirîne karıştırmayalım diye bahsediyorum.

Köylerinde iken de mezara, koruya, meraya, ormana, pınara, yola, bağa, bahçeye, tarlaya, ovaya, çeşmeye, dereye ‘ev’ yapmayan müslümandan bahsediyorum. Arsıza katılmayan, zabite bulaşmayan, hükümetle vuruşmayan ‘ya sabır çeken önce vatan diyen’ müslümandan bahsediyorum. Harama uzanmayan, ırza asılmayan, yolunu şaşırmayan, tamaha kapılmayan, muhabbeti sapıtmayan, aklı karışmayan, kalbi katılaşmayan müslümandan bahsediyorum.

‘Müsaitseniz bize buyrun bu akşam’ davetlerine ‘köy odalarını’ sığdırmaya çalışan müslümandan bahsediyorum. Tohumuna, fidanına, arısına darısına, kuzusuna danasına nasıl bakmış ise o bakışını patronun tornasından tezgahından, vidasından anahtarından, kapısından bacasından esirgemeyen müslümandan bahsediyorum.

Ruz-u mahşerde, dîn gününde mahsup ecirle kapanacak bir taksirleri oldu ise eğer sağlıklarında… amellerinden bana tevarüs eden minnetle kapanmamış defterlerine dualarım kaydedilsin diye rızalığımı ilan ederim. Şeherlerimizin şu rezil hallerinde onların herhangi dahilleri olmadığını ilan ederim.

Viranbahçe’de… düzlüğü mahallenin
Peykidir aslında ortası çeşmeli yerin
Sene 969, bahar… bahar mı sahiden
Essahını sorsan Kezban Kadın’dan
Yazı uzakta
Gözü tuzaklarda, kökünden göçün
Elde avuçta, sadece elde avuçta
Kahya’ya bıraksan halda halıçta
Oğlan koruksu yalda yalıçta
Bir cılız… ne mahçup gözü yerde kalıç

Yol taş kara taş
Aralardan sızar toprağa suyu bulaşığın
Akıtı çamaşırın akıtı yağışın
Kucakta biri, biri kundakta
İki kız sabi eynine yapışık yedekte gelinin
Bir genç kız bir tıfıl oğlan
İki ufarak eksik etek

Girdiler briketten
İki göz oda bir hol bir mıtbak
Tahka kurusu döşemeyi onu da yiyen
Ev sahibi farelerin yanına
Komşu oldular çaresiz

Kimi var başka buraların
Yoklayıp koklarken etrafı
Geçecek günler arada “niye geldik” demeler
Hoş geldi beş gitme, boş geçme
Olacağız ahretlik kimseyi seçme
Boyalar yakın
Oyalar, yakın
Biz büyükler dost edinmeye bakın
Siz küçükler desti bozmayın sakın

Hayatın kapısı yola açılıyor
Yolu… bir başı öteki başından aşağı, bayır
Tatlı hafif, salınır bıraksan başı arabanın

Beri sıra yedi kapı
Karşısı da yedi
Hane reisleri sıradan beride
Yusuf, Rahmi, Şükrü, Mehmet Ali, Macit, Ali, Mehmet
Karşı seridekileri
Karısı denizci Rıdvan’ın Semiye,
Cami hocası ki lazım mı adı
Şerife gurbetçi Cemil’in, Hasan, yine Hasan,
Sonra bankacı Dursun ve yanında
Remzi Deri Kundura’dan
Okumayı öğrettiydi bana Kur’an’dan

Bir sokağa sığmış seksen metre
İki yüzünden okunan
Tutunma tutundurma hikayesi

1 comments on ““Mecbur Mütehacirîn”

  1. ahmet esgin
    Şubat 8, 2015

    Allah senden de razı olsun, sevgili kardeşim.
    bir “koca macır” ahfadı olarak yüreğimi serinlettin…
    ağladım, ağladım, ferahladım…

Yorum bırakın

Information

This entry was posted on Mayıs 30, 2012 by and tagged , .

Dolaşım